SAĞLIĞA FAYDALARI
Yıllar boyunca keçiboynuzunun insan sağlığı üzerine etkisi üzerine birçok çalışma
yapılmıştır. Yapılan bu çalışmalarla, keçiboynuzu ve ürünlerinin kronik rahatsızlıkları
iyileştirip önleyebildiği, bu sebeple sağlığa faydalı olduğu düşüncesi ortaya çıkmıştır. Bu
meyveyi tüketmenin başlıca sebebi, doğal bir kaynaktan enerji almaktır. Rafine edilmemiş
enerji kaynakları içeren insan diyetlerinin, insan sağlığı için daha faydalı olduğu
bilinmektedir [3-7]. Keçiboynuzu ürünlerinin insan sağlığı üzerine olan etkileri farklı
başlıklar altında ilerleyen bölümlerde ele alınmıştır.
1. Antioksidan Etki
Reaktif oksijen türleri (ROS) ve reaktif nitrojen türleri (RNS), çok çeşitli serbest radikaller
ve iyonlardır. Ya dış kaynaklardan (ilaç, kirlilik, radyasyon, sigara dumanı) ötürü ya da
normal hücre metabolizmaları sonucu oluşurlar. Bunların hem faydalı hem de toksik
bileşikler olarak ikili etkileri vardır. Bu ikisi arasındaki denge yaşamın değerli bir
olgusudur. ROS ve RNS, düşük ve orta seviyelerde değer gösterirlerse, bağışıklık üzerine
faydalı olabilirler. Yüksek değerlerde olurlarsa bütün hücre dokularına zarar verebilecek
düzeyde oksidatif stres oluşturabilirler. Oksidatif stres, artrit, kardiyovasküler hastalıklar,
kanser, yaşlanma, nörodejeneratif hastalıklar gibi kronik rahatsızlıkların gelişmesinde
etkilidir. İnsan vücudunun oksidatif strese karşı koymak için farklı mekanizmaları vardır.
Birincisi; enzimatik antioksidanlar veya enzimatik olmayan ve doğal olarak üretilen
antioksidanlar yolu ile, ikincisi; takviye yoluyla tedarik edilen antioksidanlar kullanılarak
strese yol açan bileşenlerin bertaraf edilmesidir [7].
Yapılan çalışmalarda [15] hermafrodit ağaçlarından elde edilen harnup özü
ekstraktlarının, dişi çeşitlerine göre daha fazla antioksidan kapasitesi sergilediği fark
edilmiştir. Dişi olanlarından Mulata türünün lipid oksidasyonunu inhibe etme
kapasitesinin yüksek olduğu ve Gasparinha türünün insan rahim ağzı kanseri hücreleri
üzerinde olumlu etki ettiği görülmüştür. Benzer bir çalışmada, keçiboynuzu özü unu
ekstraktının antioksidan etkisi incelenmiş ve yüksek antioksidan kapasitesine sahip Hera
türünün kanser hücrelerinin canlılığını azalttığı belirtilmiştir. Bu nedenle cinsiyet ve
türlerin polifenolik içerik ve antioksidan değerlerini etkilediği belirtilmiştir. Ayrıca dokuz
farklı meyve ağacı yaprağının antioksidan kapasitesi karşılaştırılmış ve nar ve keçiboynuzu
ekstraktında diğer yapraklara göre daha yüksek antioksidan gözlemlenmiştir [15].
Keçiboynuzunda bulunan polifenollerin varlığının insan sağlığına değerli etkileri olduğu
kanısına varılmıştır. Antioksidan etkisi sayesinde mide mukozal hasarının oluşumunu ve
ilerlemesini önleyebilecekleri ve kronik mide ülserinin iyileşmesine katkıda
bulunabilecekleri düşünülmektedir. Gallotaninler, flavonoidler ve diğer polifenollerin
bulunmasından dolayı, keçiboynuzu meyvesinin iyi bir antidiyabetik ve antioksidan ajan
kaynağı olduğu söylenmektedir [15]. Ayrıca, içeriğindeki polifenollerin nöronal,
kardiyovasküler vb. gibi hastalıklara karşı koruyucu olduğu bilinmektedir [4]. Yapılan bir
incelemede, ham keçiboynuzu baklasının, diyabetik sıçanların biyokimyasal profillerinde
ve kan şekerinde belirgin bir azalmaya yol açtığı belirlenmiştir [15].
2. Anti-hiperglisemik Özellikleri
Dünyada giderek artan sıklıkta beslenme kaynaklı rahatsızlıklar ortaya çıkmaktadır. Bu
yüzden doğal gıdaları tüketmek bu tür rahatsızlıkların önüne geçilmesinde önemlidir [1].
Literatürde, keçiboynuzunun doğal bir bileşeni olan D-pinitolün çeşitli kanser ve diyabet
hastalıklarına etkilerinin araştırıldığı birçok çalışma yapılmıştır. Örneğin, D-pinitolün
prostat kanserinin yayılımını önleyici ajan olarak tedavi amaçlı kullanılabileceği ortaya
konulmuştur [26]. Başka bir çalışmada ise hipo insülinamik STZ (Streptozotosin)-
diyabetik farelerde D-pinitolün insülin benzeri etki gösterdiği, gözlemlenmiştir [27].
α-amilaz ve α-glukozidaz enzimleri, Tip II diyabetin kontrolü için çok önemli iki anahtar
enzimdir. Bu enzimlerin inhibitörleri karbonhidrat sindirimini geciktirerek glikoz
emilimini azaltır. Bir çalışmada yaprak, çekirdek unu, küspe, keçiboynuzu zamkı ve
keçiboynuzu ağacının gövde kabuğunun kaynatılması ile α-amilaz ve α-glukozidaz
üzerindeki in vitro inhibe edici aktivitesi değerlendirilmiştir [28]. Sonucunda yapraklar ve
gövde kabuğunu kaynatma ile önemli antioksidan ve maksimum toplam fenolik içeriğe
Şener ve Hakgüder-Taze/ Uşak Üniversitesi Fen ve Doğa Bilimleri Dergisi 45-66 2022 (1)
54
sahip olduğu belirlenmiştir. Başka bir çalışmada ise, keçiboynuzu tozunun ve sindirilmiş
fraksiyonlarının α-amilaz ve α-glukozidaz aktivitelerine inhibitör etkisi ettiğini
kanıtlamıştır [29]. Ayrıca, olgunlaşmamış harnup meyvesinin kandaki şekeri azaltabilme
yeteneği olduğu da kanıtlanmıştır [30]. Bunun da içerdiği diyet liflerinden ileri geldiği
düşünülmektedir. Diyet lifi glisemik indeks bakımından düşük olduğundan kandaki şekeri
yavaş yavaş yükseltir [7].
3. Anti-hiperlipidemi Özellikleri
Keçiboynuzu, içerisinde hem polifenolleri hem de diyet lifini bulundurduğundan birçok
gıdaya katkı maddesi olarak eklenebilir. Hiperkolesterolemik hastaların üzerinde yapılan
birtakım araştırmalar, keçiboynuzu lifi katkılanmış gıdaların tüketiminin kandaki lipid
profiline yararı olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca, bu ürünler LDL kolesterolü ve
trigliseritleri düşürücü etki göstermiştir [31].
Sağlıklı sıçanlarda yapılan bir araştırmada [32], harnup meyve özütünün hipolimidemik
özelliklerini, yağ emilimini düşürerek tok haldeyken lipidemiyi modifiye ettiği
görülmüştür. Bu sonuçlara göre, keçiboynuzu liflerinin trigliseritleri, düşük yoğunluklu
lipoproteini ve toplam kolesterolü düşürebileceği belirlenmiştir. Tavşanlarla yapılan
başka bir çalışmada [33] ise, keçiboynuzu meyvesinin kabuğundan özütlenen çözünmeyen
diyet lifinin damar sertliği gelişimini azaltabileceği sonucuna varılmıştır. Bir diğer
araştırmada [34] geliştirilmiş bir süt matrisinde, özütlenemeyen tanenler bakımından
zengin olan keçiboynuzu lifitest edilmiştir. 4 haftalık izleme sonucunda tüm katılımcılarda,
toplam kolesterol ve trigliserit düzeylerinde bir azalma olduğu görülmüştür. Bu çalışma,
bu fonksiyonel gıdanın bağırsak fonksiyonunu ve bireylerde lipid profilini düzenlemedeki
olası olumlu etkisini göstermiştir [7].
4. Sindirim Sistemine Etkisi
Keçiboynuzu meyvesi diyet lif bakımından zengin bir yiyecektir. Keçiboynuzunda bulunan
yüksek diyet lif sayesinde uzun süreli tokluk hissi oluşur ve sindirimi de oldukça yavaş
olur. Aynı zamanda kabızlığı ve ishali de önleyici özelliği bulunmaktadır. Diyet liflerinin,
bir gıdaya katılarak ya da tek başlarına kullanılmasının, kandaki glikoz seviyesini ve
kolesterolü azaltma, sindirimi kolaylaştırarak sindirim sistemine olumlu yönde etki etme
gibi fizyolojik etkileri olduğu bilinmektedir [4]. Keçiboynuzunun, tüketildiğinde sindirim
sistemi üzerine anti-ishal, anti-ülser, antioksidan, anti-enflamatuar ve anti bakteriyel
etkilerinin bulunduğu saptanmıştır [6]. Peptik ülserler, mide kanseri, gastrit, Helicobacter
pylori enfeksiyonu ve kolorektal kanser en çok görülen gastrointestinal bozukluklardır.
Son zamanlarda, keçiboynuzu baklası sulu ekstraktının mide koruyucu etkisi detaylı bir
şekilde araştırılmıştır [35]. Yapılan çalışmada, keçiboynuzu baklası sulu ekstraktının
ülsere karşı koruyucu etkisi olduğu ortaya koyulmuştur. Bu durumun, antioksidan
özelliklerinden kaynaklı olduğu düşünülmektedir [7]. Buna karşın, Mudgil ve Barak (2013)
[36], olgunlaşmış harnup baklalarının su ekstraktının gastrointestinal bozuklukları doza
bağlı olarak ciddi derecede arttırdığını ileri sürmüştür. Ancak, olgunlaşmamış sulu özütü
ise gastrointestinal bozukluklarda önemli oranda düşüşe sebep olmuştur. Olgun olanların
yüksek lif ve şeker içeriğine sahip olduğu, olgunlaşmamış olanlarda ise bu bileşiklerin
olmadığı ya da çok düşük miktarda bulunduğu belirtilmiştir. Olgun olmayan keçiboynuzu
baklalarındaki yüksek toplam tanen içeriğinin, gastrointestinal bozukluklar ve ishalin
önlenmesinde sorumlu olabileceği düşünülmektedir [7].
BİLİMSEL ALINTI: Fonksiyonel Bir Gıda Bileşeni Olarak Keçiboynuzu: Özellikleri ve
Gıda Uygulamaları
Özge Şener, Bengi Hakgüder-Taze*
Gıda Mühendisliği Bölümü, Mühendislik Fakültesi, Uşak Üniversitesi, Uşak, Türkiye